Dil öğretimine dair anılarımdan biri, her daim hafızamda taptazedir ve ne zaman birinci sınıflara İngilizce öğretsem gözümde canlanır. Birinci sınıf bir öğrencime, hararetli bir şekilde sınıf kurallarını İngilizce olarak sıralayıp 2-3 dakika boyunca durmadan konuştum. Daha devam edecektim ki öğrencimden öfkeli bir şekilde benim taklidimi "blablablablabla" şeklinde yaparken buldum ve konuşmamı yarıda kestim. O an bir aydınlanma yaşadım. Bu çocuğa söylediğim her şey o an "blablablablabla" olarak duyuluyordu. Söylediğim sözcüklerin onda herhangi bir karşılığı yoktu. Ben bir 3 dakika daha konuşsam da beni anlamayacaktı. Ve o an teoride öğretilen, "anadili asla İngilizce öğretirken konuşmayın", "çocuk, senin bir kere Türkçe konuştuğunu duyarsa bir daha asla seninle İngilizce konuşmaz" klişelerinin, artık pratikte çoğu zaman işlemediğini anladım.
Yabancı dil(FL) eğitiminde, anadil(L1) kullanımı oldukça tartışmalı bir konudur.
Kimi eğitmen, dil edinim teorisine göre, öğrenilen dile sürekli ve yoğun bir şekilde maruz bırakmaya inanırken, kimi eğitmen ve hatta son on yılda yapılan araştırmalar ise anadilin, öğrenme sürecini hem öğreten hem de öğrenen için kolaylaştırıcı olduğunu savunuyor.
Öğretmenliğimin ilk yıllarında, derslerimde, lisans programlarımızda bize öğretildiği gibi, anadilim olan Türkçe'yi konuşmaktan bir günah gibi çekinirdim. Ancak yıllar geçtikçe, öğrencilerimin bazılarıyla, özellikle de hata yapmaktan çekinen, konfor alanından çok zor çıkan, özgüven becerisi geliştirmeye uğraşan ve yeni bir dil öğrenirken zorluk çekenlerle, yalnızca hedef dili kullandığımda, bu öğrencilerin dil öğrenme motivasyonlarında, kendilerine olan güvenlerinde, odaklanmalarında ciddi ölçüde azalma hatta öğrenmelerinde gerileme olduğunu gözlemledim. Bu öğrencilerimi gözlemleyip, anlamadıklarını gördüğüm noktada yanlarına gidip, yönergeyi anadilimde tekrar söylemek ya da zaman zaman onları yalnız yakaladığımda yanlarına gidip nasıl olduklarını sormak onları oldukça rahatlattı ve aramızdaki bağı güçlendirdi. Yaşadığım bu deneyimlerin Swain and Lapkin (2000) ve Macaro (2000)'nun yaptığı araştırmalarda da yerinin olduğunu görmek oldukça sevindirici.
Yabancı dil(FL) öğretirken hangi yolu tercih etmeliyiz?
Bir dil öğretmeni olarak, hangi yolu izleyeceğinize karar vermeden önce bazı net ayrımlar yapmanızı öneriyorum.
Öncelikle, öğrenci kitlenizin yaş aralığı çok önemli. Alandaki iki dil edinim teorisine göre (critical period ve brain plasticity), ilk eşik 5 yaş, ikinci eşik ise 12(ön ergenlik) yaştır. Bu yaşlardan sonra dili "edindirmek", yani bir bebeğin anadilini(L1) öğrendiği şekilde dili öğrenmek, çok zordur.
"Dil edindinimi"nde asıl hedef, anadilin(L1) üstüne konulan dili, ikinci bir dil(L2) olarak benimsetmektir. Beyin, edindirilen dili ilerki yaşlarda anadile(L1) yakın bir şekilde düşünür, konuşur, okur ve yazar. Bu nedenle şayet öğrenciniz 12 yaşından küçükse dili edindirme yoluna gidebilirsiniz.
Peki bu ne demek? Mümkün olduğunca yoğun tekrar, yoğunlaştırılmış girdi (hedef dilde diziler, filmler, çizgi filmler, şarkılar, dialoglar), yaşantısının her anına öğreteceğiniz dili adapte etmek, beden diliyle, taklit yoluyla, keşfeder öğrenmeyle, oyun yoluyla dili aşılamak demek. Bu noktada, anadili(L1) kullanmaktan kaçınmanızı öneririm. Yine de yazının başında bahsettiğim gibi istisna öğrencileriniz varsa, öğrenmeye karşı isteksizlik, çekinme ya da motivasyon kaybı görüyorsanız dozuna bağlı olarak L1 kullanabilirsiniz.
Kitleniz 12 yaşından büyük çocuklar, ergenler, hatta yetişkinlerse eğer, dili "edindirmeyi" değil öğretmeyi benimsemeniz hem sizin hem de öğrencilerinizin üzerinden büyük bir yük alacaktır. Çünkü bu noktadan sonra artık vereceğiniz dil, öğrencinizin ikinci dili(L2) değil yabancı dili(FL) olacaktır.
Yaş ve dil eğitim yaklaşımını belirledikten sonra, ikinci soru,
Öğretim esnasında anadili(L1) ne ölçüde ve nasıl kullanacağınız?
Bu soru her ne kadar öğretmene, öğrenci profiline, belirlenen dil hedefine göre değişiklik gösterse de araştırmalardan yola çıkarak birkaç ana başlıkta özetlenebilir:
Esas İşlevine ve Sosyal İşlevine Dikkat Ederek Kullanmak
Hall & Cook (2013) yaptığı araştırmalarda, öğretmenlerin sınıfta anadillerini yalnızca dili öğretme amacıyla konuştuklarını keşfetmiş. Yani, dilbilgisi yapısı veya kelime öğretiminde, ya da öğrencilerin anlatılan konuyu kavrayıp kavramadıklarını tespit ederken, öğretmenler anadillerini kullanıyorlar. İlginçtir ki bize öğretilenin aksine, anadili, bu fonksiyonuyla kullanmanın, dil öğrenimini sekteye uğrattığına dair alanda herhangi bir bulgu yok. L1'ın sınıfta sıklıkla kullanıldığı ikincil fonksiyon ise yönerge vermek ya da sınıfı yönetmek.
Derslerimde öğrencilerime, isimlerine, Türkçe'de samimiyet gösteren -cim, -cım ekini getirdiğimde, dikkatlerini çektiğimi, aramızda kurulan duygusal bağın kuvvetlendiğini, onlardan beklediklerimi koşulsuz olarak yerine getirmek için çabaladıklarını fark ettim. Hedef dile, anadilinizden transfer ettiğiniz bu küçük eklemeler bile bu kadar büyük etki yaratabiliyor.
Sandviç Tekniği Uygulamak (iki ucun yabancı dil tümcesinin arasına bir anadil sözcüğü)
Sınıftaki başlıca konuştuğunuz dil kesinlikle hedef dil olmalı. Beden dilinizle gösteremeyeceğiniz, anlamı karmaşık ve verdiğiniz görevin içeriğinin, yönergenin kendisinden daha önemli olduğu noktalarda tek kelimelik açıklamaları anadilinizde kullanabilirsiniz. Örneğin; "match the words with the pictures on your own" yönergesinde "match" kelimesini vurguladıktan sonra "eşleştir"; "on your own" söz öbeğini vurguladıktan sonra "kendi kendine" demek gibi.
Çift Dilde Görseller Kullanmak
Anadilin, yabancı dil öğretiminde rol oynadığı diğer bir etkili yöntem ise görseller kullanmak. Okulunuzda ya da sınıfınızda içeriğin, dilin kendisinden önemli olduğu posterler(sınıf kuralları, yardım ifadeleri, başlıklar vb.), sınıf içi yaptığınız çalışmaların açıklamaları, ya da sık kullandığınız yönergelerin flashcardları gibi.
Çevirmen Olarak Diğer Öğrencilerden Yardım Almak
Anadili sadece siz konuşmak durumunda da değilsiniz. Bir yönergeyi, ya da içeriğin önemli olduğunu düşündüğünüz bir konuşmayı, hedef dilde akıcı ve doğru konuştuğunu düşündüğünüz bir öğrenciden anadillerinde, tekrar aktarmasını rica edebilirsiniz.
"Anadil Zaman"ları Yaratmak
Özellikle küçük yaşlarda, yabancı dile sürekli maruz kalmak, daimi olarak yüksek odaklanma gerektirir. Bu da beraberinde yorgunluğu ve sıkılma, bıkma duygusunu tetikler. Bu anları hissettiğinizde öğrencilerinizi şaşırtın. Ders planınızın gidişatına göre 2-3 dakikalık "L1 Zamanı" verin. Bu kısacık anadile dönüş, öğrencilerinizin odaklanmasını arttıracak, bir silkelenme anı ve algısal bir rahatlamaya yol açacaktır.
Grup Çalışmalarında L1'a Göz Yummak
Grup çalışmalarında, öğrencilerin hedef dili kendileri deneyimleyerek aralarında dialog kurmaları muhteşemen bir beceri örneğidir. Ancak konular zorlaştıkça grup çalışmalarında ortak bir karara varmak ve bir ürün çıkarmak güçleşir. Bunu bir de yabancı dilde yapmak sürecin verimini etkiler. Eğer grup çalışmasındaki kazandırmak istediğiniz beceri konuşma ya da dinleme değilse, grup içi iletişim dilini anadilde yapmalarına göz yumabilirsiniz. Hatta bu tip grup çalışmalarında öyle anlara şahit oldum ki akran öğrenmesi ve dil geçişi sayesinde benim öğretemediğim kelimeleri, öğrencim öğrencime doğru telaffuzla doğru içerik içersinde kullanarak öğretebildi.
Sözün özü, yabancı bir dil öğretirken, anadili kullanmak bir günah değil sevgili dil öğretmenleri. Hatta, -elbette ne kadar kullandığınıza ve hangi amaçla kullandığınıza bağlı olarak değişeceği gibi- artık literatürde, dil öğrenimine katkı sağladığı kanıtlanan bir gerçek. Bu gerçeğin dayandırıldığı araştırmaların linklerini aşağıda paylaşıyorum. Hatta dilerseniz, Cambrigde'in bu konuda yazdığı makalede sözü geçen "Sınıfta Anadil Kullanımı Anketi"ni sizler de kendi öğrencilerinize uygulayıp beklentilerini ölçebilirsiniz.
Yabancı dil öğretiminde anadilin iyileştirici ve birleştirici gücünü keşfettiğimde, zihnimize kazınan klişeleri yıkan diğer bir anıyla bitirmek istiyorum yazımı:
İngilizce konuşma konusunda kendini güvende hissetmeyen öğrencilerim, Türkçe konuştuğumu duydular ya da her ne kadar saklansam da beni Türkçe konuşurken duyan, İngilizce'yi akıcı ve doğru bir şekilde konuşan öğrencilerim de oldu. Onlara
"Seninle İngilizce mi Türkçe mi konuşmamı isterdin?"
diye sorduğumda cevap ilginçtir ki istisnasız hep
"İngilizce"
olmuştur. Yani siz ister anadilinizi konuşun, ister yabancı dili, öğrenci, sizi hedef dilin öğretmeni olarak kabul ettiyse bir kere, sizden hep hedef dili duymak isteyecektir. Dolayısıyla kaygılanmayın, öğrencilerinize ve öğretmen sezilerinize güvenin, ihtiyacı fark edin, öğretmek istediğiniz dille kendinizi de öğrencinizi de kısıtlamayın, sadece vermek istediğiniz mesaja odaklanın.
Kaynakça:
Hall, G. & Cook, G. (2013). Own-language Use in ELT: Exploring global practices and attitudes. London: British Council. 31st December 2018.
Macaro, E. (2000). Issues in target language teaching. In Field, K. (Ed.) Issues in Modern Foreign Languages Teaching. Abingdon, Oxon: Routledge: pp. 171–189.
Swain, M. and Lapkin, S. (2000). Task-based second language learning: the use of the first language. Language Teaching Research, 4(3): pp. 251–274.
https://www.cambridge.org/ai/files/6315/7488/4318/CambridgePapersInELT_UseOfL1_2019_ONLINE-2.pdf
L1 kullanımı hep aklımı kurcalayan bir konuydu. Buradaki bazı teknikleri uyguluyorum ve fayda da görüyorum fakat içten içe ”Acaba yanlış mı yapıyorum? Hiç mi kullanmamalıyım?” gibi düşünceler oluşuyor. O yüzden bu yazıyı okumak iyi geldi. Emeklerinize sağlık Çağıl öğretmenim🌸