İşin içine pedagojiyi ya da psikolojiyi karıştırmadan Finlandiya'da çocuk eğitimi hakkında gözlemlerimi paylaşacağım izninizle, belki bizim çocuklara bir faydası dokunur diye...
Evet Fin çocuğu dünyaya bir sıfır önde başlıyor çünkü daha doğmadan bir ay önce devlet aileye kocaman bir kutu-sonradan beşiğe dönüştürebilen- ve içinde envai çeşit bebek malzemeleri (bebek bezleri, kıyafetleri, mamaları vs.) veriyor ki maddi durumu hali hazırda çocuk büyütmeye elverişli olmayan aileler zor durumda kalmasın. Bebeğin doğum masrafları ve doktor kontrolleri ücretsiz. Sonrasında da devlet elini ailelerin üzerinden çekmiyor, her ay belli bir miktar maddi destekte bulunuyor. Yani devlet diyor ki "siz yeter ki üreyin, soyumuz devam etsin".
Bu bilinçle çocuk yapma sevdasına düşen ebeveynlerin yaş ortalaması da 20-25 arasında. Genç, dinamik, sportif anne babaları bisikletlerinin arkasındaki çocuk koltuklarıyla ya da bebek arabalarıyla sabah koşusuna çıktıklarında görmek Finlandiya için oldukça sıradan bir durum. Soğuk da onlara pek işlemiyor, hatta çocuklar soğuğa alışsınlar diye daha bebeklerken balkona çıkartıp orada uyuttukları gerçeği de kulaktan kulağa dolanıyor.
Yuva geleneği Finlandiya'da pek yaygın değil çünkü bir senelik okul öncesi program ve sonrasında üniversiteye kadar zaten çocuk ücretsiz okuma hakkına sahip. E bütün okullar aşağı yukarı aynı eğitim kalitesine sahip olduğundan velilerin çoğu çocuğunu özel okula vermiyor. Zaten özel okulların sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor. Çocukların hepsi bir senelik okul öncesi eğitim gördükten sonra 7 yaşında yani oyun çağlarını doyasıya yaşadıktan sonra örgün eğitimlerine başlıyor.
Peki Fin çocuklarını özel yapan ne?
Eğitimleri ailede başlıyor. Aile eğitimli olduğundan çocuk psikolojisinden anlayabiliyor. Çocuk mantıksız birşey istediğinde onu bir yetişkin gibi görüp istediği şeyin neden o anda mümkün olmadığı onlara açıklanıyor. Uyku, yemek, tuvalet vs. gibi temel eğitimlerden bahsetmiyorum bile.
Birey olarak değer görüyorlar. Bebek de olsa çocuk da olsa o da bir birey olarak toplumda saygı ve sevgi görüyor. Merak duygusuyla soru sorduğunda "su küçüğün söz büyüğün" denmiyor, bıkmadan usanmadan açıklama yapılıyor. "Ben mühendisim, oğlum da mühendis olacak" denmiyor, bireysel farklılıklara saygı duyuluyor.
Cinsiyet ayrımı nedir pek bilmiyorlar. "Aslan oğlum", "prenses kızım" ayrımı olmadan doğan her çocuk eşit saygı ve sevgiyle büyüyor.
Rahat bırakılıyorlar. 7 yaşında sırtına çantasını takmış okula yürüyerek giden bir sürü çocuk gördüm, arkadaşlarıyla şakalaşa şakalaşa, kaskı kafasında okuldan eve dönen bir o kadar daha. İlk başta bu çocuklar doğuştan "olgun" sandım sonra anladım ki biz çok "çocuk" ya da "korkak" kalmışız. Güvenlik derdine düşüp "aman çocuğa birşey olmasın" telaşesiyle çocukları paketleyip sosyallikten mahrum bırakmışız.-15 derecede bir metre karda parkta oyun oynayan nicelerinin ertesi gün farenjitten evde yattığını pek sanmıyorum. Yeterli kalınlıkta giyinip eğlenmek onlar için oldukça sıradan fakat bir o kadar da eğlenceli bir aktivite. Çocuğun illa bir hobisi olsun diye kurs yüklemesi yapılmıyor. Ailesiyle vakit geçirmesi gereken zamanda ailesiyle oluyor, oyun oynaması gereken zamanda oyun oynuyor, şayet çocuk kendi arzusuyla bir alana ilgi duyarsa, aile bunu üzerine düşüp çocuğun öğrenme isteğini pekiştiriyor.
Ebeveynleri öğretmenlerine güveniyor. Eğitim programım sayesinde o kadar okul dolaştım, size yemin ediyorum bir gün olsun okulda dolaşan bir tek dahi veli görmedim. Değil öğretmene hesap sormak, okulda ne öğrendiklerini çocuklarından duymak için sabırsızlanan veliler tanıdım. Bazı özel durumlarda veliler değil de öğretmenler veli ile iletişime geçmek istiyor bu tip durumlar da bir çocuk şayet özel eğitim gerektiriyorsa oluyor.
Yukarı da bahsettiğim bir genelleme, her Finli çocuk tornadan çıkmış gibi böyle ve bu yetiştirme stili mükemmel diye birşey elbette ki demiyorum.
Sadece gözlemlerim şuna dayandığını belirtmek istiyorum; "Finli çocuklar mutlu ve huzurlu büyüyor."
Comments