Finlandiya eğitim sisteminin başarı perdesinin arkasında bana göre iki önemli konu var; birincisi özel eğitime verdikleri önem, ikincisi de öğretmen yetiştirme sistemleri.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir öğretmeni olarak aldıkları eğitime gıptayla bakıp "keşke benim olsa" dediğim olmuştur, itiraf edeyim. Nedir mi onları bu kadar özel kılan? Üç madde ile özetleyeceğim. İzninizle;
1. Kaliteli öğretmen adayı seçimi
Kendisi master tez konum olur ve konuyu iç organlarına kadar deşip araştırmışlığım vardır. Yazdıklarıma güvenebilirsiniz. İsteyenler için referanslarımı da seve seve paylaşırım.
Öğretmen programlarından önce, Finli orta okul çocukları da aynı bizim ülkemizde olduğu gibi başarı ortalamalarını saptayabilmek adına, çoktan seçmeli soruların bulunduğu ulusal bir sınava girerler. Bu sınav sonucunda akademik olarak başarılı olanlar elenir. Ancak bizim ülkemizde olduğu gibi diğer mesleklerle aynı kefeye koyulan öğretmenleri yetiştiren kurumlara, Finlandiya'da öyle hemencecik girilmez. Öğretmenlik kavramı fazlaca önem teşkil ettiğinden, değerli bir eğitim veren öğretmen programlarına girebilmek için akademik başarının yanı sıra kişilik özelliklerini, iletişim özelliklerini, ve alan yeterliliğini de kanıtlaman gerekir. Bu nedenle 2016 yılında başlatılan VAKAVA denen ve Finlandiya'daki 7 büyük üniversitenin ortak çalışması sonucu hazırlanan ikinci aşama yer almaktadır. Bu sınavda her adaya alanıyla ilgili devlet tarafından bir ya da iki adet kitap sunulur ve adaydan bunlara çalışması istenir. Daha sonra aday kitaptaki bu bilgilerden yazılı sınava tabii tutulur. Bitti mi? Hayır bitmedi! Hadi diyelim aday yaladı yuttu ezberledi geçti sınavları, sonra? Sonra, her üniversite kendi çatısı altında ayrı bir sınav belirler. Kimi sözlü mülakat, kimi demo ders, kimi grup mülakatı yapar. Ama hepsinde ortak bir soru vardır; "Neden öğretmen olmak istiyorsun?". İşte bu soruya hakkaniyetiyle yanıt veremeyen adaya "sen git biraz gözlem yap, öğretmen ruhunu edin öyle gel" denilir. O öğrenci de özündeki gelişim sevdasıyla gider, bir sene kendini eğitir, yeniden sınava girer. Yapılan araştırmalara göre her 10 başvurudan yalnızca 1'i öğretmen programlarına girmeye hak kazanıyormuş, benden söylemesi.
Finli müzik öğretmenliği okuyan bir arkadaşım vardı. Çocuğun neşesi ve motivasyonu beni bile geçiyordu. Sırf meraktan sordum; "Kaç kere bu aşamalardan geçtin?". Çocuk hiç utanıp sıkılmadan "5 kere" dedi ve ekledi "ama sonunda buradayım".
2. Kaliteli öğretmen yetiştiren program
Finlandiya'da her öğretmenin master derecesi olması bir mit değil ama bu sistemin kendisinden geliyor. Orada öğretmenlik 3+2 sistemine dayanıyor. Öğretmen olmayı seçtiysen ne yapıp ne edip o beş seneyi okumak zorundasın. 3 senesi lisans, 2 seneside yüksek lisans olarak geçiyor. 300 ECTS'den oluşan programda mesleki bunamaya çare olabilecek mükemmel bir çözüm getirilmiş. Her öğretmen bir ana dal seçerken bir de yan dal seçebiliyor. Yani diyelim siz sınıf öğretmeni olacaksınız ama aynı zamanda beden eğitimi öğretmenliği derslerini de yan dal olarak alabilirsiniz. Böylece sahada, okuldaki ihtiyaca göre alan değiştirebilirsiniz. Staj yaptığım okulun müdürü 30 sene kadar uzmanlığı olan beden eğitimi öğretmenliği yapmış. Ancak o sene sıkılmış, kendini beden eğitiminde isteksiz görmüş ve yan dalı olan tarih öğretmenliğine geçiş yapmak istemiş.
Peki bu derslerin içeriğinde ne var? Bol bol iletişim, sosyoloji, pedagoji, yaratıcı düşünme, sorgulayıcı yaklaşım gibi 21. yüzyıl öğretmeninde var olması gereken yeteneklerin teorik bilgileri aşılanıyor. Uygulamadaysa "Normalikoulu" diye her üniversitenin bünyesinde kurulan mini okullar var. Her öğretmen adayı 50 saatlik öğretmen uygulaması dersinde buraya gidip, önceden meslektaşlarıyla iş birliği içinde oluşturduğu ders planlarını uyguluyor. Laboratuvar gibi düşünün. Maalesef öğretmen programlarının dili Fince olduğundan, grup derslerine katılıp, derslerini birebir görme şansına erişemedim. Ama niyeyse gerçekliğinden zerre şüphem yok.
3.Kaliteli öğretmen performansı ve performans sürekliliği
Merak etmeyin burayı kısa keseceğim. Neden mi? Çünkü bu standartlarda seçilip, bu standartlarda yetişmiş bir öğretmenin daha artık ne sorgulanmaya, ne test edilmeye, ne denetlenmeye, ne de değerlendirmeye ihtiyacı oluyor diye düşünüyorum ki zaten "müfettiş" sisteminin olmaması söylediklerimin bir kanıtı olsa gerek. Refah seviyesinin ayyukta olduğu, daimi bir güven ve işbirliği ortamında, hayat boyu gelişme ve öğrenme idealinde olan bir öğretmen kendini geliştirmenin bir yolunu zaten bulur. Ancak bunun yanında, devlette performansa göre değil de tecrübe odaklı olup, yıl alan öğretmenin maddi manevi her zaman yanındadır.
Bu bahsettiklerim size bir ütopya gibi geliyorsa, bana göre de öğretmenlik kavramını 7 haftalık programa sıkıştırmak başlı başına bir distopya gibi geliyor. Bir yerlerden başlamak lazım, mesela "Öğretmenler, gelecek nesil sizin eseriniz olacaktır" sözünden.
Comments